11 Temmuz 2012 Çarşamba

Savaşı Düşünmek

   1- Nükleer silahlar, herkesin bir konuda görüş birliğine varması sonucunu getirmiştir; bir atom savaşının herhangi bir galibi olmayacak, tek bir mağlubu olacaktır: dünya. Ama, önceleri atom savaşının çevreyi tahrip ettği fark edilmişken, sonra çevreyi tahrip eden her savaşın bir atom savaşı olduğu ve en onunda artık her savaşın zorunlu olarak çevreyi tahrip edeceği kanısı hasıl olmuştur. Atom bombası atan kimse, yalnızca yansızlara savaş ilan etmekle kalmaz, tüm dünyaya savaş ilan etmiş olur.
   2- Savaş artık iki ephe arasında olmamaktadır. Bağdat'taki Amerikalı gazeecilerin sergilediği utanç verici manzarayla, çok daha büyük boyutlarda olmak üzere, Irak karşıtı ittifak ülkelerinde yaşayan milyonlarca Irak yanlısı Müslüman'ın sergilediği manzara arasında bir fark yoktur. Eski savaşlarda potansiyel düşmanlar savaş suçlusu olarak hapsediliyor; düşman toprağından düşmanın haklılığını dile getiren bir yurttaş, savaş sonunda idam ediliyordu. Ama artık savaş, çokuluslu bir kapitalizmin doğası nedeniyle savaşan cephelerle sınırlı kalamaz. Irak'ın batı sanayilerince silahlandırılması bir raslantı değildir. Tek tek devletlerin Tek tek devletlerin denetimi dışında olması, gelişmiş kapitalizmin doğasında vardır. Amerikanhükümeti televizyon şirketlerinin düşman rolünü oynadıklarını gördüğünde, hala bazı komünizm yanlısı entellerin komplosu karşısında bulunduğuna inanıyor, buna paralel olarak olarak televizyon şirketleri, rüşvetçi gangstere telefondan rotatiflerin gürültüsünü dinletip, "Basın dostum, basını susturamazsın," diyen kahraman Humphrey Bogart'ı oynadıkları yanılsamasına kapılıyorlarlar. Ama, haber satmak, haber sanayiinin dayandığı en önemli temellerden biridir. Medyanın savaş çığırtkanlığı yapmadığını söylemiyoruz; yalnızca, içeriği önceden saptanmış mekanik bir çığırtkanlık bu. Demek ki artık savata herkesin cephe gerisi düşmanları var; Clausewitz'in kabul edemeyeceği bir şeydi bu.
   3- Medya susturulsa bile, yeni iletişim teknolojileri durdurulması olanaksız bilgi akışlarına olaak sağlamaktadır; bir diktatör bile bu bilgi akışını durduramaz, çünkü onun bile vazgeçemeyeceği asgari teknolojik altyapı kullanılarak gerçekleştirilen bir iletişim sözkonusudur. Bu bilgi akışı geleneksel savaşlarda gizli servislerin gördüğü işi görür. Her tür şaşırtma olasılığını ortadan kaldırır; düşmanın şaşırtılamadığı bir savaş ise olanaklı değildir. Savaşta istihbaratçıların düşmanla işbirliğine girmesi genel niteliklidir. Oysa bilgi akışı daha fazlasını yapar: sürekli olarak sözü düşmana verir(halbuki her savaş politikasının amacı düşman propagandasını engellemektir.) ve tarafların moralini bozarak hükümete olan güvenini sarsar(ghalbuki Clausewitz zafere ulaşılabilmesi için savaşanların manevi bütünlüğünün şart olmasını söylüyordu). Geçmişteki her savaş, yurttaşların, bu savaşın haklılığına inanarak, düşmanı yok etme arzusu içinde olmalarına dayanıyordu. Oysa şimdi bilgi akışı yurttaşların inancını sarsmakla kalmamakta, onları düşmanların ölümüne duyarlı hale getirmektedir- ölüm artık uzak ve belirsiz bir şey olmaktan çıkmış, kabul edilemez görsel bir kanıt niteliği kazanmıştır.
   4- Tüm bunlar Foucault'nun sözünü ettiği gerçekle iletişim içindedir: Artık iktidar tek parçadan olşmuş, tek merkezli bir şey olmayıp, yayılmış, parçalanmış, uzlaşımların sürekli yığılması ve dağılmasından oluşmuş bir şeydir. Savaş artık iki ülkeyi karşı karşıya getirmemekte; sonsuz iktidarları karşı karşıya getirmektedir. Bu oyunda tekil iktidar merkezleri yarar sağlarlar, ama olsa olsa başkalarının zararına. Eski savaş silah tüccarlarını zenginleştirirken ve bu kazanç bazı ticari alışverişlerin geçici olarak kesintiye uğramasını kısmen önemsiz hale getirirken; yeni savaş gene silah tüccarlarını zenginleştirmekte, ama hava taşımacılığını, eğlence ve turizm sektörlerini, medyayı ve genel olarak sistemin belkemiğini oluşturan tüm ikincil üretim sanayiini sekteye uğratmaktadır. Savaş haberiyle birlikte borsada bir yükselme oldu, ama olası bir barışa ilişkin ilk haberlerle aynı şekilde yükselmeye devam etti. Ne ilk yükselmede bir sinizmden ne de ikinci yükselmede bir erdemden söz edilebilir. Borsa iktidar oyunundaki dalgalanmaları kaydeder. Savaşta bazı ekonomik güçler başka ekonomik güçlerle rekabet içindedir ve bu rekabetin mantığı ulusal güçlerin mantığını aşar.  Devletlerin tüketimi gerilimi gerektirirken, bireysel tüketimler mutluluu gerektirir. Çatışma ekonomik açıdan oynanır.
   5- Tüm bu ve başka nedenler yüzünden savaş artık, eski savaşlar gibi, seri programlanmış sistemlerle değil, paralel programlanmış sistemlere benzemektedir. Çeviri yapabilen veya belirli bilgi verilerinden sonuçlar çıkarabilen makinelerin yapımında kullanılan seri programlanmış sistem programcı tarafından, belirli sayıda kurala dayanarak, ardışık kararla alabilecek şekilde oluşturulur; bu kararlardan her biri bir önceki kararın değerine bağlı olup, bir dizi ikili alternatiften oluşmuş bir ağaç yapısını izler. Eski savaş stratejisi şu mantık üzerine kuruluydu: Düşman birliklerini doğuya kaydırmışsa, bundan güneye doğru ilerleme niyeti olduğunu çıkarmalıyım. bu durumda aynı mantığı izleyerek ben de birliklerimi kuzeydoğu yönüne kaydıracağım. Düşmanın kuralları aynı zamanda bizim kurallarımızdı ve her iki taraf da sırası geldiğinde bir karar alabiliyordu., satranç karşılaşmalarında olduğu gibi. Oysa paralel bir sistem işleticinin önceden karar veremeyeceği ve öngöremeyeceği bir ağırlıklar dağılımına göre nihai bir konfigürasyon çerçevesinde kendini düzenleme kararını bir ağın tekil hücrelerine bırakır. İşletici bu düzenleme kararını bir ağın tekil hücrelerine bırakır. İşletici bu düzenlemeye önceden karar veremez, çünkü ağ önceden almadığı kurallar-veriler ayrımını tanımaz. Yeni bağlantıcı veya nöral ağlı adı verilen böyle bir sistemin verilen yanıtın beklenen yanıtla karşılaştırması, ardışık deneylerle ağırlıkların ayarlanması yoluyla denetlenebileceği doğrudur. Ama bu işleticininz zamanının olmasını, ağırlıkları karşılıklı olarak çelişik tarzda yeniden dağıtan rakip iki işleticinin olmamasını ve son olarak ağın tekil hücrelerinin işleticilerin davranışına ilişkin çıkarsamalarına dayalı kararlar vermemelerini ve en önemlisi ağın mantığına aykırıçıkarlarının olmamasını gerektirir. Oysa, iktidarın bölünmüşlüğüne dayalı bir sistemde her hücere kendi çıkarlarına göre tepki verir; bu çıkarlar bu işleticinin çıkarlarıyla aynı değildir ve ağın öz dinamik eğilimleriyle herhangi bir ilgileri yoktur. Sonuç olarak, eğretileme yoluyla olsa bile, savaş yeni bağlantıcı bir sistem ise savaşan iki takımın iradesinden bağımsız olarak gelişir ve düzenlenir.
UMBERTO ECO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder